İstanbul Barosu İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Komisyonu
29 Mart 2019
İstanbul Barosu Konferans Salonu Beyoğlu
Bağlantı
Diğer Seminerler
Mukayeseli Hukukta Zorunlu Arabuluculuk
İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezince düzenlenen ‘Mukayeseli Hukukta Dava Şartı Arabuluculuk’ konulu panel, 29 Mart 2019 Cuma günü saat 14.00’da baromuz merkez bina konferans salonunda yapıldı.
İstanbul Barosu Dış İlişkiler Merkezi Başkanı Av. Ayşegül Tansen, mukayeseli hukukta arabuluculuk faaliyetinin eşitler arasında uygulanması yönünde bulunduğunu belirterek, bu düşünceyi bozan alanların uygulamanın dışında bırakılması gerektiğini ve arabuluculuğun isteğe bağlı olması gerektiğini söyledi.
Arabuluculuk uygulamalarının bütün dünyada tartışıldığını, ülkemizdeki arabuluculuk alanlarını da irdelemek gerektiğini belirten Tansen, “Bugünkü panelimizde konunun uzmanları bu alanları irdeleyecek. Buna ek olarak arabuluculuk faaliyetinin bizzat avukat eliyle yürütüldüğü İtalya örneğini seçtik. Özellikle ülkemizde başta aile hukuku olmak üzere iş hukuku ve ticaret hukuku alanlarında tereddütler bulunmaktadır” dedi.
Açılışta konuşan İstanbul Barosu Başkanı Av. Mehmet Durakoğlu, yargı yükünün çok yüksek olduğu iddiasıyla hükümet tarafından 2011yılında alternatif bir yargı sistemi olarak Arabuluculuk Kanun Tasarısını kamuoyunun gündemine taşındığını, İstanbul Barosu olarak avukatlık mesleği açısından tasarı üzerinde çok yoğun bir çalışma yaptıklarını söyledi. Durakoğlu,” Çok net bir tespitimiz vardı, adalet için tesis edilebilecek başka kaynakların adaleti etkileyen bir sonuç doğurduğu gerçeği hepimiz tarafından kabul edilen bir husustu. 2011 yılının konjonktürü itibariyle o zamanlar zorunluluktan hiç söz edilmediği halde arabuluculuğun mafyasal ve cemaatsel yapılanmaları ne ölçüde etkileyebileceği konusundaki kuşkularımızı da açık bir biçimde ortaya sermiştik. Arabuluculuğun avukatlar dışındaki bazı mesleklerce de daha başarılı bir şekilde yürütüldüğü iddiaları mevcuttu. Bu tasarıyla ilgili olarak bir otelde düzenlenen uluslararası toplantıyı etkilemek ve tasarıya tepkimizi belirtmek amacıyla söz konusu otelde KIRMIZI KART eylemi düzenlemiştik” dedi
Tasarının Mecliste kanunlaştığını, ancak sadece İstanbul Barosunun güçlü tepkisi sonucu arabulucuların yüzde 99’u avukatlardan olmak üzere hukukçulardan oluşacağının kesinleştiğini belirten Durakoğlu, başlangıçta arabuluculuğun ihtiyari bir kurum olduğunu, 2015 yılında İş Yassında yapılan değişiklikle iş uyuşmazlıklarında arabuluculuğun zorunlu hale getirilmesiyle ortaya bambaşka bir tablo çıktığını bildirdi. İş Yasasında zorunlu arabuluculuğun tartışıldığı günlerde halen görevde olan TOBB Başkanının bunun ideolojik bir tercih sebebi olarak getirildiğine ilişkin talihsiz demeciyle niyetin belli olduğunu vurgulayan Mehmet Durakoğlu, “Böylece arabuluculuk eşitler arasında müzakere olmaktan çıkarıldı. İşçi alımı ve çıkarılması konusunda büyük şirketler, daha önceden arabuluculuk şirketleriyle anlaşmak suretiyle vahim sonuçlara kapı açıldı. 2011 yılında arabuluculuğa ilişkin ortaya koyduğumuz gerekçelerin ve duyduğumuz endişelerin halklığı böylece ortaya çıktı” dedi.
Durakoğlu, geçenlerde Baromuzu ziyaret eden Adalet Bakanının, arabuluculuğun aile hukukunda da zorunlu olacağı ifadesini ‘kaygı verici’ bulduğunu, bu konunun iyi irdelenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Açılış konuşmalarından sonra panel oturumlarına geçildi. İlk oturumu Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nadi Günal yönetti.
Bu oturumda konuşan Lecce Barosu Başkanı Roberta Altavilla, Arabuluculuk konusuyla 2010 yılında tanıştıklarını, İtalya’da zorunlu arabuluculuğun bir süre uygulandığını, bir takım sorunlar yaşanması üzerine konunun Anayasa Mahkemesine taşındığını ve mahkemenin anayasaya aykırılıktan iptal kararı verdiğini anlattı.
İptalden sonra anayasaya uygun olarak arabuluculuk konusunun yeniden yasalaştırıldığını belirten Altaviilla, “O süreç içersinde avukatlar sorun yaşadılar. Yaptıkları mücadeleler ve o mücadelelerin geldiği boyut arabuluculuk konusunda bilinmesi gereken bir boyuttur” dedi. İtalya’da aile hukukunda zorunlu arabuluculuk uygulaması yapılmadığının altını çizen Altavilla, Arabuluculuk eğitiminden geçenlere belirli aralıklarla yenileme eğitimleri verildiğini, avukatların meslek kurallarına göre hareket ettiklerini, İtalya’da arabuluculuğun kamu organı olarak görüldüğünü bildirdi. Roberta Altavilla, “Arabuluculuk İtalya’da 10 yıldır uygulanıyor. Ancak arabuluculuk pek ilgi görmüyor. Uyuşmazlıkların çözümünde daha çok devlet yargısı mahkemeler tercih ediliyor. Arabuluculukta uzlaşma sağlanamazsa mahkemeye gidiliyor” dedi.
Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Arabuluculuk Daire Başkanı Hâkim Umut İlhan Durmuşoğlu, dairenin arabuluculuk çalışmaları hakkında bilgi verdi. Aile hukukunda arabuluculukla ilgili hiçbir çalışma bulunmadığını belirten Durmuşoğlu, eğer böyle bir çalışma olursa kendisinin Adalet Bakanlığı bürokratlığından ayrılıp kürsüye döneceğini bildirdi. Bakanlıkta aile hukuku konusunda sadece eğitim seminerleri yapıldığını belirten Durmuşoğlu, “Arabuluculuğa avukatların dışında başka bir mesleğin ya da grubun dâhil olması kırmızıçizgimizdir’ dedi.
İkinci oturumu Dış İlişkiler Merkezi Başkan yardımcısı Av. Berna Özer yönetti. Bu oturumda konuşan Galatasaray Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Anlam Altay, arabuluculuğun Alman hukukundaki yerine ilişkin bilgi verdi. Alman arabuluculuk kanununun esasları üzerinde de duran Altay, Alman hukukunda tahkimle arabuluculuğun benzer usullerle yürütüldüğünü, temel özelliklerin bağımsızlık, tarafsızlık ve uzmanlık olduğunu bildirdi. Almanya’da arabuluculuğun zorunlu değil isteğe bağlı olduğunu hatırlatan Anlam Altay, bu alanda çeşitli kurumların oluşturulduğunu sözlerine ekledi.
İstanbul Barosu İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku Komisyonu Başkanı Av. Hasan Erdem, iş hukukunda dava sayısının çok olduğunu, mahkemelerin uzun zaman aldıklarını, bu nedenle alternatif çözüm yollarına başvurmanın zorunlu hale geldiğini söyledi. Taraflar eşitse arabuluculuğa başvurulabileceğini eşit değilse güçsüze vekil gerektiğini belirten Erdem, arabuluculuğun isteğe bağlı olması gerektiğini savundu. Arabuluculuğa başvuru yolları üzerinde de duran Hasan Erdem, yargılamada işçinin korunması ilkesi, işçi yerine yorum ilkesi ve mutlak ve nispi emredicilik kurallarının göz ardı edilmemesi gerektiğini bildirdi.
İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı Av. Nazan Moroğlu, baronun arabuluculuk yasa tasarısına karşı 2011 yılındaki Kırmızı Kart eylemi gerekçelerine bugün de katıldığını söyledi. Aile hukukunda arabuluculuğun olamayacağını belirten ve bunun nedenleri üzerinde örnekler vererek anlatan Moroğlu, İstanbul Sözleşmesine karşı yürütülen aleyhte kampanyaların amacının, aile hukukuna arabulucuyu sokmanın alt yapısını oluşturmak olduğunu bildirdi. Toplumsal açıdan bakıldığında da arabulucuya ihtiyaç bulunmadığının görüldüğünü kaydeden Nazan Moroğlu, “Güçlüyle güçsüzün masaya oturtulmasını adil bulmuyoruz” dedi.
Panelde oturum sonlarında soru cevap bölümü uygulandı. Daha sonra konuşmacılara birer Teşekkür Belgesi verildi.